Herkesin yaşamaya hakkı vardır!..

İyi güzelde bu nasıl olacak. Elin adamı, kendisinin hakkı olmadığı halde, bir takım haksız talepleri yerine getirilmediği için, senin en temel hakkın olan yaşama hakkını elinden alıyor ve sonra kayıplara karışıyor. Ama er yada geç mutlaka yaptıklarının hesabını mahkemeye verecektir İnsanların yaşama hakkı ulusal ve evrensel normlarla (AİHS md.2, Anayasa md.15 ve 17)  güvence altına alınmış en temel insan haklarından olduğundan bahseder.  Ne yazık ki her şey kitaplarda yazdığı gibi gitmiyor. Bu durum yasaların eksikliği veya yetersizliği algısını oluşturmamalı. Siz; ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, inanç, ayrımı yapmayan dünyanın en mükemmel yasalarını da yapsanız,  yine de birileri çıkıp kendi doğrularını uygulama adına, başkalarının haklarını yok sayacak ve hep kendini haklı göstermek için, bir takım bahanelerin ardına sığınacaktır.

Burada asıl mesele, insanlar arasında ayrım yapılmadan hakları gasp edildiğinde mağdur duruma düşürüldüğünde, mağdurun yanında yer alıp onun acılarını paylaşıp ona destek olabiliyor muyuz?  Kim olursa olsun ayrım yapmadan destek olabiliyor muyuz? Bir başka ifadeyle; bir insan, başka bir insanın hakkını gasp ettiğinde ayrım yapılmadan herkes aynı tepkiyi verebiliyor mu? Yoksa sadece bir kesimin, bir grubun hakları ihlal edildiğin demi sesimiz çıkıyor? Ceza infaz kurumu çalışanları mahkûm veya azmettirdiği kişiler tarafından darp edilmesi veya öldürülmesi, basının da insan hakları savunucularında umurlarında değil. Onlar için varsa yoksa mahkûm hakları, peki mağdur edilenlerin hiç mi hakkı yok? Her insanın yaşama hakkı en temel insan haklarından değil midir? Eğer insanların temel hakları ellerinden alınıyorsa, Bu insan kim olursa olsun, nerede olursa olsun durumun değişmemesi lazım. İster ceza infaz kurumunda yatan bir mahkum, ister herhangi bir kurumda çalışan memur veya dünyanın bilmem neresinde yaşayan bir çiftçi olsun ortak tepki veremediğimiz sürece insan ve onun haklarından bahsetmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Herhangi bir örgüt elemanları çarşıyı, pazarı, esnafı yakar yıkar polis görevini yapar şahsı yakalar, karakola götürürken bir memur zor kullanma görevi gereği zanlıyı kontrol altına almak için güç kullanır,  birçok görsel medya kanalları defalarca ekrana insan hakları ihlali diye getirirdi, yazılı basın haberini manşetten verirdi, ancak haince saldırılar sonucu hayatını kaybeden bir ceza infaz kurumu çalışanı olursa bazı görsel ve yazılı basından aynı duyarlılığı göremezsiniz. Burada  basın reyting peşinde, insan hakları ve hukuk sonraki mesele onlar için, varsa yoksa reyting!.. 

Bizler ayrım yapmadan herkesi kucaklaya bilmeliyiz. Ancak böyle olursa insanlar, biri diğerine güvenebilir, biri diğerini sevebilir, biri diğerini anlayışla karşılayabilir.

Geçtiğimiz hafta içerisinde Kandıra 1 Nolu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürü İsmet Aktürk’ün hain bir saldırı sonucu şehit edilmesi hepimizi derinden etkilemiştir. Diğer yandan Bu üzücü olay ve hain saldırı camiayı birbirine kenetlemiştir. Adalet Bakanı Sayın Kenan İPEK ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Sayın Enis Yavuz YILDIRIM başta olmak üzere,  Türkiye’nin değişik illerinde görev yapan meslektaşları da defin merasimine katılarak aileyi yalnız bırakmamışlardır. Görev şehidi olan İsmet Aktürk’ün cenazesinde kenetlenen camia bu tür kalleşçe yapılan saldırıların kendilerini yıldıramayacağını dün olduğu gibi bugünde insan hakları ve hukuk çerçevesinde taviz vermeden görevlerine devam edeceklerinin mesajını vermişlerdir. 25.06.2015

Dursun MÜLAZIMOĞLU

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.