İnfaz ve Koruma Memurları Haber Sitesi

CTE Genel Müdürü Yunus ALKAÇ, TBMM Adalet Komisyonunda Milletvekillerinin Eleştiri ve Sorularına Cevap Verdi

GENEL MÜD.

CTE Genel Müdürü Yunus ALKAÇ, TBMM Adalet Komisyonunda Milletvekillerinin Eleştiri ve Sorularına Cevap Verdi - "Cezaevlerinde Pandemi Sürecinde Vefat Eden Sayımız 50"

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Yunus ALKAÇ, TBMM Adalet Komisyonu'nda, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin görüşmelerinde, cezaevi şartlarıyla ilgili milletvekillerinin eleştiri ve sorularına cevap verdi. Genel Müdürümüz Yunus ALKAÇ, soru ve eleştirilere verdiği cevaplarda aşağıdaki ifadelere yer vermiştir.

"Sayın Başkanım, Komisyonun çok kıymetli üyeleri; şahsım ve kurumum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tabii, söylenecek aslında çok şey var Sayın Başkanım. Sayın vekillerimiz konuları, sorunları, bazı noktalarda işte olumlu buldukları uygulamaları burada izah ederken biz de notlarımızı aldık. Gerek olay bazında gerek cezaevi bazında hepsiyle ilgili notlarımız var, buna ilişkin söyleyebileceğimiz çok şey de var ama tercih edilirse bunu yapalım, ondan önce bir genel tablo çizmek zorundayım.

Cezaevlerinin Kapalı Kurumlar Olması, Buraları İstediğimiz Gibi Yönetiriz Anlamına Gelmiyor.

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü olarak. Buna şundan dolayı ihtiyaç duyuyorum: İnsan Hakları Komisyonunda da zaman zaman birlikte olduğumuz vekillerimiz var; ben orada da bazen geniş, bazen daha kısa olmak üzere bu vurguyu yapıyorum. Dünyanın neresine giderseniz gidin, cezaevleri genel olarak belli oranda dışa kapalı kurumlar. Bu, orada 7/24 devam eden gerçek bir hayatı ama belirli bir oranda da dışarıdan izolesini gerektiriyor. Bu, şu anlama gelmiyor: Ya, biz cezaevlerini kapatırız dışa karşı, istediğimiz gibi yönetiriz, orada olabilecek sorunlardan istediğimizi paylaşırız, istemediğimizi paylaşmayız. Ke sinlikle böyle bir şey söz konusu olamaz ama dünya örneklerine ilişkin uygulamalara da gittiğimizde, buna yönelik olarak da sürekli olarak bir bilgi güncellemesi yapıyoruz, belirli oranda kapalı tutmak zorundasınız. Nedeni şu: Oradaki gerek güvenliğe ilişkin gerek uygulamalara ilişkin toplumun her kesiminden haklı olarak mutlaka olumlu tepkiler de gelecektir, olumsuz tepkiler de gelecektir. Ama bu bizi doğru noktaya götürmez; biz bunları tabii ki alacağız, değerlendireceğiz. Çok uzatmadan, genel olarak, bu yapıdaki bir sistemin, gerçek manada, insan odaklı, çağdaş, infaz rejimine uygun olarak yönetilebilmesi için bana göre 2 tane kriter var; toplantılarda ben bunu zikrediyorum, zikredeceğim. Bir tanesi mevzuat boyutu. Nasıl cezaevleri belli oranda dışa kapalı ise mevzuatın da bir o kadar açık olması gerekiyor. Bugün bunun için kanun, kitap karıştırmaya dahi gerek yok, Google'a girdiğinizde bir cezaevi yönetimiyle ilgili ama kapalı cezaevi, ama yüksek güvenlikli cezaevi, ama açık cezaeviyle ilgili her türlü mevzuata ulaşabilirsiniz. Mevzuatımızı biz bir hukuk devleti ilkesi çerçevesinde, modern infaz sistemine göre uyarlamak zorundayız. Sabahtan beri zaten yaptığımız ve bundan sonraki süreçte de Genel Kurulumuzda devam edecek toplantının amacı zaten tam da bu . Yani bazen toplumun değişik meslek gruplarından veya hukukçu arkadaşlarımızdan şu görüş geliyor, diyorlar ki: “Ya, bu infaz kanununda ne kadar çok değişiklik oluyor.” veya “İnfaz mevzuatında, yönetmeliklerde ne kadar çok değişiklik oluyor.” Bu olacak, olmalı çünkü cezaevi hayatın 7/24 devam ettiği bir yapı.

Mektupları konuşuyoruz, birazdan konuşacağız. Mektup yazan nesillerdeniz genel itibarıyla. Bizden sonraki nesil sanıyorum artık hiçbir şekilde fiziki olarak mektup yazmayacak, daha çok mesaj yazıyor veya e-mail yazıyor. En son mektubu ben kendi adıma ne zaman yazdım hatırlamıyorum yani o kadar uzun zaman oldu ama bir mektubun cezaevindeki bir hükümlü için, bir tutuklu için ne kadar önemli olduğunu biliyorum . Onu orada, cezaevinde, o kapalı sistem içerisinde hayata bağlayan en önemli unsurlardan bir tanesi.

Fakat diğer taraftan da -takdir edersiniz- bugün 280 bin civarında kapalıda her türlü suç çeşidinden -bu adli suç olabilir, bu terör suçu olabilir ve çok farklı profilde yani hakikaten belki çok i yi insan ama- öyle veya böyle bir suça karışmış -tırnak içinde- “kader mahkûmu” diye tabir ettiğimiz insanlar; diğer taraftan profesyonelleşmiş suçlu tipleri; diğer taraftan organize suç örgütü üyesi veya lideri olan insanlar yani aklınıza gelebilecek her türlü profilde insandan bahsediyoruz. Bazen evimde ben bunu yaşıyorum, haberlerde bir haber geçiyor eşim izleyemiyor o haberi yani oradaki o suçlu profilinden dolayı. Yüzünü buluşturuyor veya “Ya, değiştir.” diyor, diyorum ki - ona söylemiyorum ama bunu kaygılanmasın diye- ortalama toplumdaki bir bireyden bahsediyoruz. İnsanların iki dakikalık bir haberi izleyemediği, dinleyemediği bir yerde -bütün hükümlü tutuklular böyledir demiyorum, sakın yanlış anlaşılmasın ama bu tarz bizim hükümlü, tutkularımız da var- biz bunlara 7/24 gerçek hayatın devam ettiği bir ortamı hukuk devleti sınırları içerisinde sunmak zorundayız.

“Güvenlik” denilince genellikle idarenin kendini sağlama alması gibi bir algı oluşuyor, doğrudur, belli oranda ama güvenlik sadece idare yönünden geçerli değildir. Bugün içerideki bir hükümlü ya da tutuklunun oda arkadaşına veya aynı cezaevindeki başka bir bireye verdiği zarardan da biz sorumluyuz, hukuken de sorumluyuz, vicdanen de sorumluyuz. Oradaki insanların canının da malının da namusunun da her şeyinin bize emanet olduğunu biliyoruz, bilmek zorundayız. Belki bunu “Ya, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü kurumunu savunmak anlamında söylüyor.” da diyebilirsiniz. Buna da saygı duyarım ama biz bir hukukçu olarak –yani salonun tamamı öyle- öncelikle bir bireyiz, muhatabımızın da bir birey olduğunun farkındayız. Buradan şuraya geleceğim: Mevzuatımızı tam anlamıyla düzenledik, eksikliklerimiz var tamamladık, yanlışlıklarımız var doğrusunu yazdık, herkese açık tuttuk; bu birinci kısmı. Uygulamalarımız; en çok eleştiri de buradan gelecek, işin doğasında var. Tabii, sayın vekillerimiz haklı eleştiriler yaptılar. Bazı konularda bize göre haklı olmayan yönler var. Hani bunlara somut olay üzerinden girmeyi de zaman anlamında çok doğru bulmuyorum çünkü buna ilişkin örneklerimiz var Sayın Başkanım.Sadece bir örnek verip geçeceğim ama bunu söylersem konu daha iyi anlaşılır.

Türkiye Cezaevlerinde, 0-6 Yaş Grubunda Çocuğu Olan 313 Annemiz Var Yani Çocuğuyla Birlikte Yaşayan.

Bir buçuk ya da iki ay kadar önce bu konulara duyarlı bir sayın milletvekilimiz bir gazeteye mülakat vermiş, gazetede şöyle bir başlık çıktı: “Türkiye 3 Binin Üzerinde Çocuk Anneleriyle Cezaevinde Yaşıyor.” Tabii, biz zaten günlük bu taramaları yapıyoruz, günün her saatinde; aldım, ben k endi adıma üzüldüm, açık konuşayım, şundan dolayı: Bizim bu rakamlarımız gizli saklı değil, bunlar soru önergeleriyle veriliyor, başka türlü veriliyor, bunlar açık rakamlar. O günün şartlarında -yaklaşık iki ay oldu- hemen güncel rakamları istedik, içeride 0-6 yaş grubunda çocuğu olan 313 annemiz var yani çocuğuyla birlikte yaşayan, çocuk sayısı da -yanlış hatırlamıyorsam- 345’ti. Yani bu, şu anlama geliyor: Bazı annelerin 1’den fazla çocuğu var. Şimdi, 313 sayısı, manşet, 3 binin üzeri, 10 kat; bu birinci kısmı. 0-6 yaş grubunda bir çocuğun annesiyle kalması bir zorunluluk değil; hatta, daha açık konuşayım, bizim tercih ettiğimiz bir şey değil çünkü 0-6 yaş grubunda olan hükümlü bizim en çok yatırım yapmamız gereken hükümlü tipi. Sincan’da var, İnsan Hakları Komisyonu üyelerimiz gittiler, heyet olarak ziyaret ettiler; sağ olsunlar, hemen hepsinden de biz şunu aldık: “Böyle bir ortamı biz görünce hem çok mutlu olduk hem de çok duygulandık.” Çünkü o çocuğun orada cezaevinde olduğunu hissetmesi mümkün değil. An ne ile çocuğun kalma yeri ayrı, oyun alanı ayrı, her türlü imkân sunulmuş, gündüz itibarıyla kreşine gidebiliyor.Bu bir yatırım gerektiriyor yani bu sadece Ceza ve Tevkifevleriyle ilgili değil, Adalet Bakanlığıyla, geniş manada da devletle ilgili ama bir imkân da olsa biz bunu yapmak zorundayız. Şimdi, bir taraftan böyle bir imkân sunuyorsunuz… İaşeleri farklıdır mesela, 0 - 6 yaş grubundaki çocuk ve anne normal bir hükümlünün günlük 2 katı iaşe alır miktar itibarıyla, bugün itibarıyla 23 liradır, normal hük ümlü, tutuklu için 11,5 lira, onlar açısından 23 lira. Ama sizin devlet olarak mevzuatınıza da koymak suretiyle verdiğiniz bir imkân gazete manşetlerine göre 3 bin çocuğu biz zorla içeri almışız anneyle beraber, ona infaz yaptırıyoruz ve bunu toplumun önüne sunuyoruz. Tabii, buna ilişkin biz akşama kadar bütün işimizi, enerjimizi vermiş olsak yüzlerce açıklama yapmamız lazım

Tutuklu Kabulu Başlamış 373 Tane Ceza İnfaz Kurumumuz Var

Sayın Başkanım. Çok uzatmayacağım, sadece birkaç noktayı vurgulayıp geçeceğim, konu iyi anlaşılsın diye söylüyorum. Son yirmi yıl içe risinde cezaevi rakamlarından bahsedeceğim. Şu an itibarıyla bizim açık, hizmette bulunan, inşaatı bitmiş, personelinin ataması yapılmış, hükümlü, tutuklu kabulü başlamış 373 tane ceza infaz kurumumuz var. On dokuz, yirmi yıl öncesine gidiyorum, 2002 yılı itibarıyla bizim ceza infaz kurumu sayımız 524’müş yani 524’ten biz bugün 373’e gelmişiz. Peki, bu arada bir sürü cezaevi yapmışız, onlar nereye gitti? Kapattığımız 366 tane ceza infaz kurumumuz var.Bu süreçte toplamda 240 tane yeni ceza infaz kurumu yapılmış. Fiziksel imkânlar, fiziksel mekânlar cezaevi ortamında son derece önemli, bunları zaten bizzat gidince de görüyorsunuz, birtakım yazıları okuduğumuz zaman da anlıyoruz. Bunun ötesinde, sadece fiziksel imkânlar değil, aslında biz “mahpushane” konseptinden biz “ceza infaz kurumu” konseptine geçtik, “gardiyan” konseptinden “infaz koruma memuru” konseptine geçtik; bu basit bir kavram değişikliği değil. Bireysel, personelden kaynaklı birtakım olumsuz davranışlar olabilir, hiç itirazım yok. Bugün 71 bin personeli olan bir kurumdan bahsediyoruz, bu yılki alımlarla 76.500 civarında olacak. Bizim, her meslek grubunda olduğu gibi işini son derece doğru yapan, düzgün yapan, insani duyguları gelişmiş, bilgisini, donanımını tamamlamış memurumuz olduğu gibi bazen ama kişisel nedenlerle, ama bilgi eksikliğiyle, bireysel manada yanlış yapmış personelimiz de olabilir. Fakat hiç kimse bugün itibarıyla sistematik bir kötü muameleden ya da işkenceden asla söz edemez.

Ben, bugün ne kadar aksini söylesem de bir kısım vekillerimiz -dinledik, saygı duyarım- olaylardan bahsetti. Belki bir örnek üzerinden çıkarak bunu genelleştirdi, dedi ki: “Cezaevlerinde şunlar, şunlar, şunlar oluyor. Cezaevleri kapatılıyor. Cezaevlerinde bilgi verilmiyor.” Ben de Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü olarak diyorum ki; hayır, böyle bir şey yok. Bireysel hatalar olabilir, bireysel yanlışlar olabilir; orada da bizim adli, idari mekanizmalarımız devreye girer. Peki, bu işin içinden nasıl çıkacağız? Şimdi, kapalı bir sistemden bahsediyoruz, diğer taraftan da hak ve özgürlüğün çok değerli olduğu bir alandan bahsediyoruz. Bu dengeyi nasıl sağlayacağız? Burada yaptığımız bu toplantı aslında bunun bir parçası. Ben idare olarak geleceğim, bunun bilgisini vereceğim size, vermek zorundayım. Milletvekilimiz soru önergesiyle somut olarak soracak; “A cezaevi” diyecek, “B cezaevi” diyecek, ben ona bilgi vereceğim, vermek zorundayım. Bugün, izleme kurullarımız var yerel bazda, belirli oranda onların üzerinden biz eksiklerimizi, yanlışl arımızı göreceğiz. Kamu Denetçiliği Kurumu gibi anayasal bir kurumumuz var, bize bu manada en fazla bilgi soran kurumlardanbir tanesidir. İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumumuz var, bu manada sürekli olarak biz bilgi vermek durumundayız. Bunlar yetmiyor, ulus lararası anlamda, sözleşmelerden kaynaklı sorumlu olduğumuz kuruluşlar var. İşte, CPT gibi, Avrupa İşkenceyi ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi; sınırsız yetkileri var, istediği cezaevinde, gidiyor, istediği alanı geziyor, benim ne bir idarecim ne bir memurum ona refakat dahi edemiyor. İşte, Sayın Vekilimiz burada -İnsan Hakları Komisyonunda zaman zaman bir araya geliyoruz - gidiyorlar, cezaevlerini geziyorlar, eksiklerimizi söylüyorlar, zaman zaman olumlu buldukları şeyleri söylüyorlar, mutlu oluyoruz. Bu denetim, mevzuat ve uygulama anlamında bu yöntemle sağlanacak. Yoksa bir taraftan iddialar gelecek, doğru olup payı olan iddialar olacak, bize göre doğru olmayanlar olacak; biz kendi savunmamızı yapacağız ve bu tip kurumlar da, bu tip uygulamalar da bize hakemlik yapacak.

Bugün, deniyor ki işte: “Cezaevi koşulları şu şekilde, bu şekilde.” Bireysel olabilir; 373 kurumdan, 71 bin personelden, 285 bin -sadece kapalı cezaevinde- hükümlü, tutuklunun olduğu bir alandan bahsediyoruz, aileleriyle birlikte bunu kattığınız zaman milyonları ifade ediyor. Bir hükümlü ya da tutuklu telefonda ya da mektup suretiyle en ufak bir olumsuzluğu ailesine bir şekilde söylese -buna saygı duyarım, hepimiz anneyiz, babayız, eşiz, kocayız, arkadaşız- orada yansıması 10 katı olacaktır. Buna ilişkin zaman zaman geliyor bize, yapıyoruz soruşturmayı, araştırmayı; aldığımız tepkiler şu oluyor: “Ya, o gün itibarıyla böyle bir sorunla karşılaşmıştım, canım da sıkkındı, moralim de bozuktu, telefon görüşmesinde anneme böyle bir şey demiştim ama yok, benim öyle bir sıkıntım yok.” Bu tip örneklerimiz de var sayın vekillerim yani bunları da biz yeri geldiğince sizlere arz etmek zorundayız.Şu an itibarıyla -yani güncel rakamdır bunlar- 39.519 tane hükümlü ve tutuklumuz var. Bunların içinde ilkokul düzeyinde eğitim gören var, ortaokul, lise, yüksek lisans, doktora öğrencilerimiz var yani bu imkânların sağlandığı… Aslında imkân da değil bunlar bir haktır ve bu hakkı kullanma alanlarını biz oluşturuyoruz, oluşturmak zorundayız. Görüşmelerden bahsedildi, bizim mevzuatımızda buna ilişkin hiçbir sorun yok, mevzuatı sürekli olarak geliştirmeye çalışıyoruz.

Cezaevlerinde Artık Görüntülü Görüşme İmkanı Sunuldu

Daha önce Komisyon toplantılarımızda da arz ettik, burada belki bir defa daha üzerinden geçmekte yarar var, başlattığımız bir proje kapsamında cezaevlerinde artık görüntülü görüşme imkânı sunuldu. Şu an itibarıyla kadın cezaevlerimizin… Tarsus dışında, Tarsus’ta ufak bir teknik sorunumuz var, gidereceğiz. Pilot olarak uygulamalar başladı, çocuk cezaevlerinde uygulamalar başladı. 2022 yılının sonuna kadar artık cezaevinde hükümlünün, tutuklunun görüntülü olarak ailesiyle, aile bireyleriyle görüşme gibi bir imkânı olacak. Bizim görüşmelerde ama ziyaretçi ama telefon görüşmesi anlamında hiçbir çekincemiz yok. Nedeni şu: Sayın Başkanım, Sayın Heyet, bir hükümlü ailesiyle bağları ne kadar güçlü olursa, insani noktada o duygusal yoğunluğu ne kadar fazla yaşarsa biz asayiş anlamında o kadar rahat ediyoruz. Yani bunlar bilimsel şeyler, elimizde istatistiki bilgiler var. Dolayısıyla görüntülü görüşme anlamında bu sadece mahkûma bir imkân değil, aynı zamanda güvenlik ve asayişi de sağlama. Yani benim orada hükümlünün de motivasyonunu yukarıda tutma anlamında da beklentilerim var, çok yönlü bakıyoruz.

Suyla ilgili konulara girildi, hayatın 7/24 devam ettiği bir yapıdan ve bir sistemden bahsediyoruz. Şakran’dan bahsedildi, bilgi notu geldi Sayın Vekilim. Oradaki su kuyusunun göçmesinden kaynaklı evet sorun yaşandı, ciddi de bir sorun yaşandı. Bu su kuyusu anında ödeneğe tahsis edildi, çalışma başlatıldı, birkaç gün içerisinde, maksimum bir hafta içerisinde bitecek bir sorun. Yani buradan yola çıkarak “Bizim bütün cezaevlerimizde su sorunu var.”

"Cezaevlerinde Pandemi Sürecinde Vefat Eden Sayımız 50"

Başkanım, çok kısa, belki birer cümleyle girmem gerekiyor. Yani Covid bir yılı aşkın süredir -sadece biz değil, dünya yaşıyor bunu- çok ciddi sorunlar getirdi tüm ülkeye, en çok etkilenenlerden bir tanesiyiz çünkü -gene söylüyorum- çok kendine özgü mekânlarda, çok kendine özgü yaşam koşullarından bahsediyoruz. Pandemi tedbirleri noktasında, evet, yüz yüze görüşmelerde bir kısım kısıtlamalar oldu, sevklerde, nakillerde kısıtlamalar oldu. Fakat bunu bu kurumun başında olduğum için söylemiyorum, objektif bir hukukçu olarak söylüyorum, şu an itibarıyla Türkiye genelinde ölüm oranları sanıyorum 47 bin civarında, bizim cezaevlerinde pandemi sürecinde vefat eden sayımız 50. Bakın, 47 bin. Dünya genelinde artık milyonlara ulaşan yerler var, bizde 50 hükümlü ve tutuklumuz Covid kaynaklı olarak vefat etmiş ki bunların bir kısmında da kronik hastalıklar, kronik sorunlar var, yaş faktörleri var. Hani denildi ya “Covid’le ilgili hiçbir önlem alınmıyor.” Ben sizlerin takdirine arz ediyorum, hiçbir önlem alınmadan böyle kendine mahsus, özellikli bir yapıda vefat sayısını 50’yle sınırlı tutmak herhâlde sadece Cenab-ı Allah’ın bize yardımı; öyle değil, biz görevimizi iyi yapıyoruz, yapmak zorundayız.

Sosyal Medya üzerinde bizleri takip ederek güncel ilanlardan ve gelişmelerden haberdar olabilirsiniz.

Twitter Hesabımızı Buradan Takip Et

Facebook Grubumuza Buradan Katıl

İnstagram Hesabımızı Buradan Takip Et

Telegram Grubumuza Buradan Katıl

Youtube Kanalımıza Buradan Abone Ol

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.